Gönül

Kalbin dili...

Hiçbir şey gönlümde büyüttüğüm kadar saf değil. Hiçbir şey senin kadar masum değil içimde ki çocuk. Kim demiş sadece dumanlı dağlara kar yağar diye. Tüm karlar gönlüme yağar asıl. Ardından buzullar oluşur eteklerimde. İlmek ilmek dokunur damarlarıma simsiyah sözcükler. Her kelime dağ olur gönlümde. Her kar tanesi bir aşk türküsü… Notaları yoktur bu türkünün. Bu türkünün notaları ikinci cemre düşende gönle, yeniden bestelenir.

‘’Aşk ebruli bir tebessümdür kalbime.’’

Sonrası mı ?

Koyu bir sessizlik.

Ardı sıra bir yıldız kayması…

Yürek patlaması.

Sevgi Tatlısı

MALZEMELER:

Bir Adet Lekesiz Gönül
1 Adet Açık Yürek
500 Gram Güler Yüz
250 Gram Tatlı Dil
100 Gram Hürmet
1 Çorba Kaşığı Sevgi
1 Çay Kaşığı Hoşgörü
1 Su Bardağı İyi Niyet
1 Ölçek Dürüstlük
Göz Kararı Saygı




HAZIRLANIŞI:

Gönül'ü duygu tasına atıp, güler yüzle karıştır.yumuşatılmış tatlı dili üzerine ilave ederken, sevgi ve saygıyı ince ince üzerine ekle… Hürmet, iyi niyet ve hoşgörüden meydana gelen şurubu buna kat. Samimiyet ölçüsünde parçalara bölerek, dürüstçe hayata diz ve yüreğinde pişmesini bekle… Kalbinde pişirdiğin bu SEVGİ TATLISINI, karnın acıkınca değil, RUHUN ACIKINCA YE…

Ey kalbim!..

Senin olduğun her yeri sevebiliyorum mesela
yüzümde açan sebepsiz gülmelerin sebebi olabiliyor varlığın
yokluğun gözlerimin içine,bakışlarıma kadar yerleşiyor
neye baksam buruk olabiliyorum yokluğundan
halbu ki hayata geniş anlamlar yüklemiştim ben
aşmıştım bir çok şeyi
yaşadımsa bir acıyı
tekrar çekmem aynısını demiştim
yandıysa canım bir kez uzanan ellerden
bir başka el dokunamaz kalbime aynı acıyla demiştim
bir varlığa ve bir yokluğa sığdırmamıştım ne gözyaşlarımı,ne gülüşlerimi..
kalbimin efendisi olmayı seçmişken,
böyle savunmasız teslim olmamıştım,
yürek ki şefkate muhtaç
yürek ki sevilmeye aç
ey kalbim!
bu kadar mı yalnız kaldın,
yalnızlığı kula mahsus olmayan bu yerde,
sonsuzluk sahibi,sahibin varken,
sen nasıl böyle teslim oldun?
ey kalbim!...

özlem t.

Göçebe

Ilmik ilmik dügüm dügüm
Ben hayati zorla ördüm
Küçük bir kız sakladım hep içimde
Tek dostum o büyüdü benimle

Yaşadım her ne varsa
Alnımın yazısında
Acılar biriktirdim
Yarına dünden hatıra

Boynumu egmem kimseye
Emanet bu can allaha
Savrulur durur biçare gönül
Oradan oraya göçebe
(hayatin pesinde göçebe)


Niran Ünsal

Can Kırığı

Can, paslı bir bıçak yarasıdır varlığın göğsünde. Tenin beyaz yüzünde bir kardelen hülyasıdır, en canlı yıldızı, yerin en kanlı çiçeğidir. Yarada kabuk bağlayan her neyse, buzda kristal, kristal biçimlenen ne ise, gökten yukarıda, yerden aşağıda ne varsa kaynayan, hepsi can yüzünden, hep can gözünden, hep can özünden.

Yüreğimizin yayında gerili oktur can, ki buralı değildir, şimdiye razı değildir; bizden önceleri ve bizden sonralarıdır.
Gölgemizin kuytusunda saklı hayaldir can, ki bizden ama bizden kalmayandır.

Alnımızda doğmuş şebnemdir can, ki bizden ama bize ait olmayandır, bizden ötelerde aşkları vardır.

--can kırıkları cam kırıkları gibi değildir öyle süpürünce gitmezler içinde kalır aklına geldikçe de batarlar........... --Sevmeyen İnsanlar Ölür Ama Seven Güller Solmaz Onların Kabri De Olmaz..........

Sus gönlüm...susabilirsen tabii...

Sus gönlüm. Çok dile getirme. Sen dile getirdikçe gönlün daha da coşuyor, daha meraklanıyor ve beklemek daha da zorlaşıyor.

Sus gönlüm. Çok laf etme. Az söyle ki işimiz olgunlaşsın. Az söyle ki Hakka karşı yanlış kelam çıkmasın.

Sus gönlüm. Bir elif miktarı sus. Az kaldı bahara. Dayan gönlüm. Denizin içinde meydana gelen görünmeyen dalgalar gibi yüreğin biliyorum. Beklemekten başka çare olsaydı, seni durdurmazdım... İnan bana... Ama yok. Başka çare yok. Unutma ki ilaç bile beklemeden tesir etmez, çiçek bile vakti gelmeden önce açmaz...

Sus gönlüm. Bu kışın bahara dönünceye kadar. Bu gece gündüz oluncaya kadar. Uzak yollar yakınlaşıncaya kadar. Bu sıkıntının ardından ferahlık gelinceye kadar. Ve yüzümüz vuslat gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar sus...

Sus gönlüm. Seni senden daha iyi bilen Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar. Senin nasibin sana ulaşıncaya kadar, ulaşmayanlarınsa senin nasibin olmadığını anlayana kadar sus...

Zamanı Geldi

Hani ya sensiz severim demiştin
Hani ya aşkını ona vermiştin
Hani ya herşeyi Hak'tan bilmiştin
İspat et gönlüm zamanı geldi

Hiçbir sözden alınma
Gülü dikensiz sanma
Bülbül susar gül hatrına
Zamanı geldi


Her hayat başka bir dünya
beklediğim var
gönlün görür gözün görmez
içte neler var
aradığın zenginlik,
kırık kalplerde var
ispat et gönlüm zamanı geldi

çiçeklerin koparma
sevgiliye darılma
bir sözle bir yorgan yakma
zamanı geldi

Zara dan dinlemenizi tavsiye ederim:)

Gönül

Bunca yıl herkesten kaçtın
En sonunda buldum sandın
Ansızın içini açtın
Yapma dedim yaptın gönül

Gözleri senden uzaktı
Fark edilmez bir tuzaktı
Sana böylesi yasaktı
Yapma dedim yaptın gönül

O bir yolcu sen bir hancı
Gördüğün en son yalancı
İçinde ki serin sancı
Gitmez dedim kaldı gönül

Sen istedin ben dinledim
Senden ayrı olmaz dedim
En sonunda bende sevdim
Şimdi beni kurtar gönül

Gözlerin bakar da görmez
Ellerin tutar da bilmez
Gece gündüz fark edilmez
Demedim mi sana gönül

Sabahın tam üçündesin
Dertlerin en gücündesin
Hâlâ onun peşindesin
Gitme dedim gittin gönül

Böylesi sevdiğin için
Bir kördüğüm oldu için
Ağlıyorsun için için
Demedim mi sana gönül

Sen istedin ben dinledim
Senden ayrı olmaz dedim
En sonun da bende sevdim
Şimdi beni kurtar gönül



leman samdan dinlemenizi tavsiye ederim!

Gönlüme

Kadim sevdalarla dalmışsın bu gâmistâna
Heyhat, çağdaş ayrılıklar hâkimdir her yana

Düştün de gül derdine, oldun bülbül i nâlân
Neylersin ki, mevsim sonbahar, bahçe perişân

Lisânın bi-haberdir, zikretmez başka hece
Virdin olmuş sanki "yâr", söylersin gündüz, gece

Eyyûb görse "ah!" eder, bu yâreli halini
Anlatmak beyhudedir, o yâre ahvâlini

Sevda ordusunu nâfile verdin telâşa
Bilmez misin, girdin mağlûbu belli savaşa

Aşk deryasında karaya vurmuş, kırık salsın
Bu âlemde bir nefeslik saltanatın kalsın


M. Bayram ÇELİK

Her Kalp Yaşadığı Aşk İle Şekillenir

Her aşk bulunduğu kalbin şeklini alır.' Ve her kalp yaşadığı aşk kadar şekillenir. İnsanları ikiye ayırmak adettendir. Çünkü anlamanın yolu ayırmaktan geçer. Bütün eşya birlikten yana koyarsa hükmünü kimin kim olduğu muamma olur diye; çeşitten yanadır dünyanın günü. Bunca çeşit arasında ayırmalıdır o vakit birbirine uyanlar ile uymayanları. Akıllılar ve aklı kıt olanlara diye önce. Güzeller ve çirkinler diye sonra. Padişahlar ve cariyeler diye. Daire tamamlanır gibi olduğunda her işin hem başı hem sonu olarak; aşka gücü yetenler ve aşka gücü yetmeyenler diye latif bir çizgi çizilmelidir kul ile kul arasına ve dahi kul ile eşya arasına.

Söz işte burada çatallanır. Kainatın dili aşktan yana söyleyip durduysa ve alemlerin Rabbi bunca güzelliği sadece Muhammed'in aşkına "ol" kıldıysa her kul bilemese de gönlünün çapını kendini aşka gücü yetenlerden sayar. Herkesin aşkı kendinedir taşıyabildiği kadar. Kolayından taşınabilseydi her aşk her sevda, sözün hükmü uçurur muydu gücünü yedi iklimden öte.

Kalbimin Verdiği Söz ...

dedi: yere ve göklere sığmazsın ama benim kalbimdesin, bildim.


bildim, ben sana ta o zamandan evet evet evet dedim.


''güldüren de ağlatan da O '' olan Rabbim,

''dirilten de öldüren de'' O sensin ,bildim.



sensin ''güneşin ve ay'ın hareketlerini bir hesaba göre'' düzenleyen,


''ay için de sonunda kuru bir hurma dalına döneceği konaklar tayin'' eden.

sensin ''yakın göğü kandillerle donatan'', ''sensin geceyi gündüzü geceye katan''.


''iki doğunun da Rabbi, iki batının da Rabbi'' sen,

sensin ''güneş ve ay'ı bir araya getiren''.

''suyu taşıran'', ''yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratan'',


sensin ''durur gibi göründüğü halde dağları yürütüp duran'',

Rabbim bildim sensin.



''gizli de açık da olsa kalplerde yatanı'' ve ''nefsimin bana fısıldadıklarını''

bilen sen,

evet dediğim,

sen, kalbimle benim arama giren, sen va'dine inanmam için benim kalbimi pekiştiren,

sen, benim içime iki kalp koymayıp da önce kilitleyen kalbimi, sonra açan aynı kalbimdeki kilidi,

bütün işlerin dönüp dolaşıp kendisine vardığı, sen,